Kasım-Aralık ayları içinde herkesin konuşmaya başladığı asgari ücret ne olacak? Ve emekli maaşlarına ne kadar zam yapılacak?
Önce şunun altını çizmek lazım.
Asgari ücret veya emekli zammı hesaplama yapılırken sadece enflasyon oranları dikkate alınmıyor.
Zaten ülkemizde enflasyon rakamları arasında da afaki farkların olduğu bir gerçek.
Ekonomi ile ilgisi az olan kişiler enflasyonu da aslında yanlış biliyor.
İktisatta enflasyon
Enflasyon, ürün ve hizmetlerdeki fiyat artış hızı anlamına gelir. Enflasyonun düşmesi, fiyatların düşmesini değil, fiyat artış hızının yavaşlamasını ifade eder.
Peyniri Karga yemiş.
Yani demem o ki;
Marketten alınan ürünlerin fiyatlarının artması, faturaların kabarması ya da birikimlerin değerini koruma telaşı, gibi unsurlar enflasyonun hayattaki yansımalarıdır. Ekonomistler tarafından sürekli takip edilen enflasyon oranı genellikle aylık ya da yıllık enflasyon verileriyle ölçülen bir göstergedir.
Peki, bu rakamlar tam olarak neyi anlatır?
Neden bazen hızla yükselir, bazen ise kontrol altına alınmaya çalışılır?
Enflasyon, sadece cebinizi değil, iş dünyasından finansal piyasalara, hatta gelir dağılımına kadar her şeyi etkileyen bir domino taşı gibidir.
Dolayısıyla Türkiye’de ve dünyada ekonomik kararların merkezinde yer alan bu olgu, herkes için farklı anlamlar taşır.
Biliyoruz ki ürün ve hizmet fiyatlarının artması en çok sabit ve dar gelirliyi etkiliyor. Bir gerçek daha var ki gelir dağılımını da daha fazla bozmaya devam ediyor.
Tüketiciler için doğrudan satın alma gücünün azalması enflasyonun en önemli etkisidir.
Aylık enflasyon yükseldikçe aynı gelirle daha az mal ve hizmet alınabilir
Örneğin aylık geliri Ocak ayında 50 bin lira olan birey Ocak başında 200 kilo peynir alırken aynı birey Kasım ayı içinde 120 kilo alabiliyor.
80 kilo peyniri kargalar yemiş oluyor.
Ülkemizde TÜİK’e göre enflasyon oranı yüzde 33 civarı, başka ölçümlere göre ise 2025 enflasyon oranı yüzde 40
Bu kadar teknik bilgiye göre 2026 yılında emekli maaşı en düşük 24-25 bin asgari ücret ise 28-29 bin arasında olacağını tahmin ediyorum.
Konkordato ve iflas bir hortumlama yöntemi olmaktan çıkacak
Geçen hafta açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezaların toplamı 914,9 milyar lira ancak tahsil kabiliyeti olmayan alacak tutarı da 812,8 milyar lira, bu alacakların yüzde 88,8’inin tahsilat imkanı bulunmuyor” dedi.
Bu vergilere ayrıntılı baktığımızda 2025 Ocak-Haziran döneminde KDV ve ÖTV’nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 48,44; dolaylı vergilerin payı yüzde 63,26 ve dolaysız vergilerin payı ise yüzde 36,74 olarak gerçekleşti.
Merkezi yönetim bütçesi 2024 yılı Haziran ayında 275 milyar 280 milyon TL açık vermiş iken 2025 yılı Haziran ayında 330 milyar 176 milyon TL açık vermiştir.
Ödenmeyen vergimiz ne kadar? 915 milyar Lira bunun da 813 milyar Lirası batık.
Çünkü ülkemizde öyle bir kesim var ki:
Devlete vergi ödeyeceğini beyan etmiş. KDV’sini de karşı taraftan almış, cebine atmış sonrada dönmüş yine devlete demiş ki ben battım. İflas ettim. Konkordato istiyorum.
Devlet demiş ki, peki sana bir şans vereyim. Makinelerin susmasın, çalışmaya devam et ve borçlarını öde.
Kötü niyetli işadamı ne yapmış?
Şirketin kaynaklarını yatlara yatırmış, lüks araçlara aktarmış, katlar, villalar almış tabiî ki kendi adına değil. Bir başkasının adına alınmış.
Lüks ve şatafat içinde yaşamaya devam etmiş.
İşte benim batık dediğim, 813 milyar lira iç edilmiş.
Çözüm ne?
Aslında basit. Konkordato işlemini yasal düzenlemeler yaparak oldukça zorlu hale getirmek lazım.
Bu vergi veya SGK borçlusu olan kişi ve yakınlarının tapu veya trafik tescili önemli değil, kullandığı iktisap ettiği varlıklarına da el koyacaksın.
Bunlara yardım ve yataklık edenlerde dahil olmak üzere en ağır yaptırım ve cezalar getireceksin ki tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan bu kaynakları hortumlamasının önüne geçilmesi lazım.
Ekonomik kararlardan etkilenen firmalar zorda
Şimdi gerçek anlamda ekonomik darboğaz yaşayan bir kesim var. Ücretli, dar gelirliler ve emeklilerin yanı sıra.
Bunlar yaklaşık 100 milyar lira vergi yine aynı rakama yakın SGK borcu olan dürüst mükellefler.
Çünkü bu insanlar vergilerini beyan etmişler.
Ama nakit sıkıntısından dolayı ödemeyi yapamamış.
İşte bu kesim ödeme kolaylığı bekliyor.
Yanlış anlaşılmasın vergi affı değil.
Ödeme kolaylığı olması lazım.
Vergi affı; stok/kasa affı ile matrah artırımı gibi mekanizmaları topluca ifade eder. Tepkiler de büyük ölçüde bu aflara yönelmektedir.
Neden?
Matrah artırımı uygulamasıyla, belirli bir para öder ve vergi incelemesinden kurtulursunuz.
Stok affında da kayıt dışı stoklarınızı veya kayıt dışı satışlarınızı kurtarmış olursunuz.
Ama yapılandırma gerçekten farklı bir şey.
Borcunuzu ödeyemediniz, taksit başvurusunda bulundunuz.
Yıllık faizi %48 faiz.
500 bin borcunuz var bir yılda bu rakam 740 bin, iki yılda ise 480 bin faizi ile 980 bin lira oluyor.
Bu faiz ve zam oranları oldukça yüksek
Merkez Bankası politika faizini %39,5 seviyesine çekti.
Yıllık TÜFE, Ekim 2025 itibariyle %32,87.
Yeniden değerleme oranı ise %25,49.
Faizler düşüyor, enflasyon düşüyor, yeniden değerleme oranı düşüyor ama kamu alacaklarına yönelik faiz oranları aynı.
Bu haksızlık.
Beklenen ne?
Vergi affı değil altını bir kez daha çizeyim
Ödeme kolaylığı olması lazım.
Teminat vermeden taksit imkânı,12, 18 veya 24 ay gibi daha uzun vadeler,
Ve daha düşük faiz uygulaması yapılmalı.
Böylece mükellefler rahatlıyor.
Toplam 33 vergi affı 34. Yolda mı
Yapılandırmaya başvuran mükellefler ödemelerini hâli yoluna koyuyor. Zaten bir yıl içinde 3 kez ödenmediği takdirde yapılandırma bozuluyor ve hak kaybediliyor;
Evet süresinde vergi ve SGK primi ödeyenler ile ödeme yapamayanlar arasında adaletsizlik oluyor, tamam.
Her 2/3 yılda nasılda af çıkacak diyerek devlete borçlanıp kaynaklarını başka alanlara kaydıran art niyetli kişi veya firmalarda var o da tamam.
Fakat gerçek anlamda ekonomik darboğaza giren özellikle tekstil sektörü gibi bazı işletmelerde taca atılmadan ekonomiye kazandırılması elzemdir.
Her ne kadar bakanlar veya Cumhurbaşkanı ‘Yok yapmayacağız. Boşuna beklemeyin’ demelerine rağmen en geç bir içinde olabiliyor.
Bu yüzden vergi affı değil ama ödeme kolaylığının eli kulağında.
Çünkü,
Ülkemizde bu zamana kadar her 1.5 yılda vergi affı çıktı. Toplam vergi affı sayısı 33.
Bakalım 34’üncü kez ödeme kolaylığı çıkacak mı?
Bekleyip, görelim.
Mutlu ve aydınlık yarınlar dileğiyle…
